Cilt cilt kitapların, kağıtların getirdiği adaleti benimseyen hiç düşünmeden doğru sayan bi beyine, ben zeki demem. En kötüsünden düşünmek lazım, birileri geliyor senin malına, şahsına, belkide karına kızına kasdediyor, avukatı iyiyse az ceza alıyor. Hadi az ceza almasını geçtim, verilen ceza ne kadar yeterli?

Nasıl olcak bu işler hani nerde adalet ? hani nerde hukuk ? dediğin anda.. ve işte sahneye ceplerinde ilahi adaletle ''kötü adamlar'' çıkar.. ''Kötü adam'' diye tanımladığın adamlar ,sokaktaki adalete ihtiyaç duyduğunda argo anlamda taptığın adamlar oluverir. Onlar gerçek anlamıyla ''kabadayılar''dır. En azından Türkiye 'deki tüm şehirlerin tüm sokakların bel kemikleridir onlar. Masumu kucaklayan, zalime baş kaldıran, külhanbeyi*(osmanlıdaki anlamıyla) gibi paylaşan ; doğruyu yanlışı keskin çizgilerle ayırt edebilen, zorun içinde, sokakta kavrulan adalet bekçileridir onlar. Sadece kendine yapılan haksızlığa değil, haksızlığın kendisine sataşan yürekli adamlardır.
Günümüzde ne yazık ki, düşünmemezlik, araştırmamazlık, en kötüsü okumamazlığın verdiği dar çerçeveli cahilliğin getirdiği bi ön yargı ; mafyalık ile kabadayıyı bir zannetmektir. Kabadayı; uyuşturucu-kadın satmaz, çalmaz, ezmez, çökmez. Mafyalıkta bunlar kafi kabul edilen hadiselerdir. Kabadayı adamın kendiside üstü başıda temizdir, herşeyi raconuna göre yapar, selamı raconuna göre verir, çayı raconuna göre içer, tespihte raconuna göre gezinir, raconuna göre yürür, raconuna göre sever..
Adalete ihtiyacınız olduğunda kötü gözle baktığınız adamlara sığınmanız ne kötüdür. Sokakta olay çok farklı, bildiğin gibi değil..
0 yorum:
Yorum Gönder