26 Ağustos 2014 Salı 0 yorum

Sokakta olay çok farklı

Adalet ve hukuk Dünya 'nın neresinde var ? Dünya 'nın neresinde avukata ihtiyaç yoksa işte orda adalet vardır. Yani hiçbir yerinde. Düz mantık düşün adalet, hukuk tam anlamıyla olsa avukatın savunmasına yada kanunun açıklarını bulmasına ne gerek kalırdı?

Cilt cilt kitapların, kağıtların getirdiği adaleti benimseyen hiç düşünmeden doğru sayan bi beyine, ben zeki demem. En kötüsünden düşünmek lazım, birileri geliyor senin malına, şahsına, belkide karına kızına kasdediyor, avukatı iyiyse az ceza alıyor. Hadi az ceza almasını geçtim, verilen ceza ne kadar yeterli?

Ceza dediğin şey her ne kadar kötü olsada özgürlüğünü kısıtlamak. Ulan belki bu adam manyak belki ceza evini seviyor, belki adam orada mutlu ama sen sana yapılanla mutsuzsun. Bu tip adamlarda istisna falan değil ha. Çok adam var ''ceza yatasım geldi'' diyen.
 Nasıl olcak bu işler hani nerde adalet ? hani nerde hukuk ? dediğin anda.. ve işte sahneye ceplerinde ilahi adaletle ''kötü adamlar'' çıkar.. ''Kötü adam'' diye tanımladığın adamlar ,sokaktaki adalete ihtiyaç duyduğunda argo anlamda taptığın adamlar oluverir. Onlar gerçek anlamıyla ''kabadayılar''dır. En azından Türkiye 'deki tüm şehirlerin tüm sokakların bel kemikleridir onlar. Masumu kucaklayan, zalime baş kaldıran, külhanbeyi*(osmanlıdaki anlamıyla) gibi paylaşan ; doğruyu yanlışı keskin çizgilerle ayırt edebilen, zorun içinde, sokakta kavrulan adalet bekçileridir onlar. Sadece kendine yapılan haksızlığa değil, haksızlığın kendisine sataşan yürekli adamlardır.

Günümüzde ne yazık ki, düşünmemezlik, araştırmamazlık, en kötüsü okumamazlığın verdiği dar çerçeveli cahilliğin getirdiği bi ön yargı ; mafyalık ile kabadayıyı bir zannetmektir. Kabadayı; uyuşturucu-kadın satmaz, çalmaz, ezmez, çökmez. Mafyalıkta bunlar kafi kabul edilen hadiselerdir. Kabadayı adamın kendiside üstü başıda temizdir, herşeyi raconuna göre yapar, selamı raconuna göre verir, çayı raconuna göre içer, tespihte raconuna göre gezinir, raconuna göre yürür, raconuna göre sever..

Adalete ihtiyacınız olduğunda kötü gözle baktığınız adamlara sığınmanız ne kötüdür. Sokakta olay çok farklı, bildiğin gibi değil..

24 Ağustos 2014 Pazar 0 yorum

Gökhan Türkmen - "Dene" (Official Video)

21 Ağustos 2014 Perşembe 0 yorum

Ateistlik, mantıksızdır

Konuya girmeden önce ''dinci'' yada ''aşırı dinci'' olmadığımı belirteyim, hatta ''rakı şişesinde balık olsam'' diyen kısıma dahilimdir. Şöyle ki ateist dostlarımla yaptığımız teşvik-i mesailerde uzun uzun anlatırlar '' atalarımız bilmen kaç milyon önce fareydi, o ona şeyaptı bu buna şeyaptı derken maymuna dönüştüler ordan şöyle oldu böyle oldu derken ahanda benim kalıptayız'' diye anlatır dururlar. Tamam abi diyelim ki öyle (kaldı ki dedelerinin maymun olduğunu kabul etmekte garip bi durum) akıbetimiz nedir sorusuna gelince ''kardeş cennet cehennem hikaye toprağa kaşırıp organizma falan olucaz'' diyorlar. Bunada eyvallah deyince, benimde onların tarafa kaydığımı düşünüp ''sen niye inaniyosun ki hala?'' diyorlar. Heh işte ordada ben şöyle diyorum ; ''Ulan ayılar!, Müslümanlık bana insani değerlere aykırı şeyler yap, biliminde hem fikir olduğu insan vücuduna zararlı olan şeyleri kullan demiyor ki yada araya aracılar sokup git şuna şu kadar ganimeti yatırda demiyor. Uhlevi bi kitap olmasa, beşeri bünyevi kişiler tarafından uydurulsa birilerinin çıkarı olması lazım. Cennet-cehennem ya varsa ? İnanca göre ne günah işlediysen cezasını çekersin, iman ettiğin için sonucunda cennetle sonsuza dek ödüllendirilirsin. Ama iman etmezsen Dünya'nın en iyisi olsanda giremezsin. Anahtar kelime ''iman etmek''! Madem mantıklı adamlarsınız iman edin, varsa cezanız çekin girin cennete. Öteki taraf yok diyosunuz, ya varsa ? İşte o zaman sıçtınız beyler'' derim. Öyle değil mi ama ya varsa ?
17 Ağustos 2014 Pazar 0 yorum

Aşk yok, zevk var

Aşk diye bişey yok! Valla yok. Olmayan şeyleri varsaymak zaten beynin şeytani zevklerinden. Sen git, senin mantığına, tecrübene, gelmişine, geçmişine, geleceğine uymayan bi adama/kadına kendini ada, saçma sapan bi psikolojiye bile bile koş. Eğer varsa aşk, bu tarafındanda bakmak lazım. Hem birinin bişeyi olma isteği, özgür bir ruhta nasıl barınabilir anlamış değilim. Adam her hafta aşık oluyor ya!. ''Onun adı aşk değil ki, onun adı bilmem ne'' diyeceksin ama adam kendi beyninde öyle muhakeme ediyorsa, öyle olduğuna inanıyorsa o, öyledir. ''Değerli, uhlevi'' diye betimlenen bi duyguyu her hafta, her ay, her yıl yada yaşamın boyunca birçok kez yaşıyorsun. Nerde bunun değerlisi nerde bunun uhlevisi ? Acıkmak, susamak gibi bişey o zaman, çokta değerli değil. 1 kez olursun ömrünün sonuna kadarda onunla olursun ona eyvallah ama 1 kereden fazlası bence yok, saçma sapan hislerin, saçma sapan dürtülerin ; saçma sapan dışa vurumudur.


'' O yok, bu yok o zaman ne vardır amınakoyim?'' diye soracak olursan.... ''Zevkler'' vardır abi diye cevap diye cevap veririm. Düşünsene, sabah gözlerini açıyosun, üzerine sadece 2 beden büyük beyaz gömleğini giymiş, alelade toplanmış sarı saçları, uzun bacakları, ince-uzun zarif parmaklarıyla kupasına sarılmış kahvesini yudumlarken, dışarda yağan yağmurun cama dokunmalarını izleyen bi hatun görüyorsun.Uyandığını farkedince sıcak bi gülümseyle sana baktıktan sonra yanına uzanıp ''günaydın'' diye öperek uyandırıyor. Hemen ardından mutfağa gidiyor ve elindeki tepside; 4 bölünmüş cherry domatesler, simetrik kesilmiş peynir, için çokça çilek taneleri olan çilek reçeli, omlet falan filan, siktir et ayrıntıyı yatakta kahvaltı hazırlmış olum!! Hani düşünmen yeterli diye dünyanın en klasik yalanı vardır ya, heh işte harbiden bi hatunun düşünmesi bile senin onunla yüzyıllar geçirmene yeter. Ulan böyle zevkleri yaşabileceğin bi hatun mu yoksa adını aşk koyduğun gönülden inandığın, uğruna benliğinden vazgeçtiğin çile çektiğin üzerine saçma sapan tripleri olan, at gözlüklü yobaz bi hatun mu ? Betileme sanatını ele geçirip kelime oyunları yaptığımı düşünebilirsin. ama hakikaten durum böyle.Akıllı olun akıllı.

(Bi sigara yak ve şu şarkıyı dinle http://www.youtube.com/watch?v=yFAnn2j4iB0 )



 
;